5-10 bin lira için canınızdan olmayın

JEOFİZİK Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, aktif ve ciddi depremler üreten fayların bulunduğu İzmir'de, hem yer kabuğu, hem bina salınımının aynı olması anlamına gelen 'rezonans' nedeniyle, çok sayıda yapının yıkım tehdidinde olduğunu belirtti.

Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, İzmir'de 117 kişinin yaşamını yitirdiği 30 Ekim 2020 depreminden sonra özellikle Bayraklı bölgesinde birçok yapının rezonans kaynaklı hasar gördüğünü söyledi. Öziçer, mevcut binaların rezonansa girip girmediğinin tespit edilebildiğini söyledi. Her depremin, deneyimlerle yol haritası çizdirdiğini söyleyen Öziçer, binanın baskın periyoduyla zeminin hakim periyodunun birbirine yakın veya aynı olma durumu anlamına gelen rezonansın önemine dikkat çekti.

Öziçer, jeofizik mühendisleri olarak zeminin periyodunu ölçüp, inşaat mühendisine veri sağladıklarını ve inşaat mühendislerinin de yapıyı rezonansa girmeyecek şekilde tasarladığını kaydederek, "Binanın rezonansa girip girmediğini tespit etmek için titreşimcilik cihazımız var. Binalar bizler hissetmesek bile titreşim halindedir. Binanın deprem anında rezonansa girip girmeyeceğini, normal salınımda geçireceğini tespit eden bir yöntemimiz var. Binaların risk tespitinde bu yöntem önem arz ediyor" diye konuştu.

6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra halkın yaşadıkları binaların ne durumda olduğunu merak ettiğini anlatan Öziçer, "Gözlemde bulunduğumuz Hatay, İskenderun, Antakya gibi yerlerde 6 aylık yeni binaların bile tamamen çöktüğünü gördük. Binanın dayanıklı olup olmadığıyla ilgili yorum yapılmasını sağlayabilecek veriler üretiyoruz. Vatandaşlarımızın aklına ilk gelen soru bunun maliyeti. Bununla ilgili net bir rakam yok. Binaların kat yüksekliği, taban alanı, bir kattaki kolonların dizilimine göre birim fiyat değişebiliyor. 6 Şubat'ta hepimiz gördük on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Daire başına çıkabilecek 5 ya da 10 bin lira gibi rakamlar canımızdan daha kıymetli değil. Bu konuda fedakarlık yaparak binalarla ilgili risklerin proje uygunluğunun tespit edilmesini öneriyorum" dedi.

BİNALARIN PROJEYE UYGUNLUĞU TEST EDİLİYOR

İzmir'de, binalardaki donatılarda korozyon kaynaklı paslanma ve küflenme meydana gelebildiğini ifade eden Öziçer, bunun tespitini de net bir şekilde yapabildiklerini belirterek, "Yıllar geçse de vatandaşlar konutlarının temeliyle ilgili bilgi sahibi olmak isteyebiliyor. Yer radarı yöntemiyle temel çeşidini, kazık temel varsa derinliği, konumu, çapı ve donatımı net şekilde görüntüleniyor. Bu bina dayanıklıdır ya da değildir, performansa ihtiyaç vardır ya da yoktur, yorumunu inşaat mühendisine bırakıyoruz. Bizler inşaat mühendislerine veriler veriyoruz. Vatandaşlar aynı zamanda binalarında hasar olmamasını, silindir numuneyle numune alınmamasını da talep ediyor. Kendi açılarından haklı olabilirler ama binada kullanılan malzemeyle ilgili en doğru sonucu verebilecek çalışmalardan birisi karot çalışmasıdır. Taşıyıcı sistem kolon ve kirişler gözle görülemeyecek şekilde çatlak ve kırıklara sahip olabiliyor. Taşıyıcı sistemin içinde görünmeyen, kılcal çatlakları ise sismik ultrason yöntemiyle tomografik şekilde görebiliyoruz. Taşıyıcı kolonların dayanımı kalitesiyle ilgili inşaat mühendisini destekleyici bilgiler sunuyoruz. Yapı radarı kullanarak içindeki yatay ve düşey demirlerin konumlarını pas paylarını görüp projeye uygunluk çalışması yapıyoruz" ifadelerini kullandı. (DHA)