40 yıllık belediyecilik tecrübemi kullanmak için başkan oldum

    İzmir'in en büyük ilçesi Karabağlar'ın 40 yıllık belediyecilik deneyimine sahip, 'doğuştan belediyeci' diyebileceğimiz Belediye Başkanı CHP'li Muhittin Selvitopu, icraatlarının yanısıra kendisiyle ilgili çok az bilinenleri anlattı.

    40 yıllık belediyecilik tecrübemi kullanmak için başkan oldum
    25 Ağustos 2020 - 00:30

     
     
    O şu an İzmir'deki belediye başkanlarının en tecrübelisi. 65 yıllık yaşamının 40 yılı belediyecilikle geçti. Belediyenin hemen her kademesinde görev yaptı. Memur, şef, amir, müdür oldu. Başkan yardımcılığı yaptı. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde Başkan Aziz Kocaoğlu ile mesaisi oldu. Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu. Bahsettiği isim Muhittin Selvitopu. Manşet Türkiye'yi konuk eden Başkan Selvitopu, sorularımızı cevapladı. Bugün röportajın ilk bölümünü yayınlıyoruz.

    * Sayın Selvitopu, yılların belediyecisi olarak büyük tecrübelerle başkanlık koltuğuna oturdunuz. 40 yıldır belediyenin her kademesinde görev aldınız. Bu durum size ne gibi yarar sağladı ya da aksi mi oldu? Yani çok bilmek sıkıntı yarattı mı?

    Tabii ki faydası da var bilmenin.. Ama bazen işler yolunda gitmeyince geriliyorsunuz. Yani o işin nasıl olması gerektiğini biliyorsanız, olmadığı zamanda müthiş bir gerginlik yaratıyor. Ama yönetimsel anlamda da faydası var. Tabii ki işin nasıl olacağını biliyorsanız. Bir acemiliğiniz ya da karar vermede bir tereddütünüz olmuyor. Bunlar faydalı yönleri. Dediğim gibi tabii işi bildiğiniz için bazan tatsız şeyler de olduğu zaman doğal olarak geriliyorsunuz. Ben zaten bu siyasete girerken yani belediye başkan adayı olmak isterken o tecrübeyi kullanmak için aday oldum. Bunu söyleyince bazılarına ters geliyor. “Ya bunun için mi aday oldun” diyorlar bana. Dedim ki “ben yıllardır belediyede çalışan birisiyim. Öğrencilik yıllarından beri de zaten siyasetle bir bağımız var. Öğrenci temsilciliğim var. Mühendis olduktan sonra da o bağdan kopmadım.



    * Görev yaparken siyasetten ziyade hizmeti öne çıkarmaya çalışıyorsunuz..

    Bu tür görevler daha ziyade hizmetin öne alınması gereken görevler. Ben buraya niye geldim? Belediyecilik yapmaya geldim. Vatandaşa hizmet için seçildik. Tabi ki siyasi çalışmalar, partinin çalışmaları var. Onlardan kopmuş olmuyoruz ama esas görevimiz burada vatandaşa, topluma hizmet etmek. Doğal olarak o benim önceliğim. Çünkü burada bu anlamda başarılı olursam bu siyasete yansır. Yani Karabağlar'da Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanıyım. Burada hizmet anlamında olan her başarı aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin başarısı. Benim başarım partimin hanesine yazar. O nedenle de hizmet önceliğim var.
    Biz kendi anlayışımıza göre belediyeyi yönetmeye çalışıyoruz. Bizim dünyaya bakışımız var. Bir siyasi anlayışımız var. Şu andaki siyasi iktidarla çok örtüşmüyor. Ama devletle uyumlu çalışmak zorundasınız. Hizmet anlamında yani farklı düşünen bir siyasal iktidar var diye hemen herşeye karşı çıkılacak bir durum yok. Karabağlar’da yanlış bir şey olduğu zaman karşı çıkıyorum. Yargıya da başvuruyorum. Hatta bu yönümle eleştiriliyorum. Ama ben orada doğru bulmadığım için karşı çıkıyorum. İktidar partisi milletvekilleri, “Belediye başkanı üniversite konusu, kentsel dönüşüme karşı çıkıyor” diyorlar. Bir yanlış varsa, yanlışa karşı durmakla görevliyim. Çünkü halk bize bu görevi verirken “yanlış şeyleri yaptırma” dedi. Onların adına yetkileri kullanıyoruz. Ama tabi bütün çaba Karabağlar'ın sağlıklı gelişmesini sağlamak. Geleceğe dönük, ileriye dönük kenti hazırlamak. Bununla ilgili yapılması gereken ne varsa, 6 yıldır belediye başkanlığı yapıyorum ve o tür işlere yoğunlaşıyorum.
    İşte planlamasından tutun temizliğine, zabıta hizmeti ve diğer her türlü hizmetin standardının yükselmesi gerekir. Tabi bütün belediye hizmetlerindeki standartları yükselebilmesi temelinde sağlıklı bir kentleşme ve düzenli kentleşme yatıyor. Bunu yapmadığınız sürece bu hizmetleri zaten doğru, sağlıklı yapamazsınız. * Muhittin Selvitopu nasıl biridir diye sorduğumda size, “iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir siyasetçi” gibi kendinizi nereye koyarsınız?

     Yani bu tanımlamayı benim yapmam pek objektif olmaz. Onun tanımlamasını nasıl yapabilirim? Kendi çevremdeki insanların tepkilerinden tarif edebilirim.

    * Mesela evde kimin sözü geçer?

    Evde her zaman olduğu gibi hanımların sözü geçer. O bütün evlerde aynıdır. Hanım ne derse o olur, tabi ben de düşüncelerimi söylerim… Ben çevremdeki dostlarımla, arkadaşlarımla iyi ilişkiler kurmaya çalışan, yaşamı paylaşmaya çalışan birisiyim. Dostluklara önem veririm. Arkadaşlara önem veririm. Ama tabii bunun devamlılığı olması neye bağlı? Karşılıklı güven, yani dostluk bağlarının daha kuvvetli olmasına bağlı. Yaşamınızda tabii çok yakın olduğumuz insanlar var. Sonra farklı durumlara düştüğümüz insanlar da var. Yani uzaklaştığımız insanlar da var. Ama bu yaşamın doğal şeyleri.

    * Sizi en çok ne kızdırır?

     Herkesin bakışı farklıdır, idealleri olan bir insanım. Bunu bilip de farklı hareket edildiği zaman çok sinirlenirim. Tanıyanlar bilir. Yani hem benim yapımı bilip de hem de farklı davranıldığı zaman çok sinirlenirim. Nasıl diyeyim? Çalışanların, bütün personelin önce bu maaşları hak edip etmediğini gözden geçirmesi gerekir. Çünkü devlet niye veriyor size ücreti? O işleri düzgün yapasınız diye.. Yapmadığı zaman kızmamak mümkün değil. Onlara zaten tepkim sert olur. Onun dışında normal yaşam içerisinde hani bir söz verilir ama aykırı davranışlar görürsünüz. En fazla sinirlendiğim ve tavır aldığım şey de budur.

    * Peki sevdiklerimiz?

    Yerel yönetimlerde çalıştığım için ideallerimizdeki işler gerçekleştiği zaman müthiş derecede keyif duyarım. Duygularım hemen yansır. Ama tabi işler kötü gittiği zaman o da yansıyor, o da moral bozukluğu oluyor. Bir insanın iş yaşamı var, sosyal yaşamı var ve sosyal yaşamda da demin söylediğim saygı, sevgi önemli. Herkesi sevmek zorunda değilsiniz ama hem sizin, hem karşı tarafın asla saygıyı kaybetmemesi lazım. Bu olduğu sürece de sorun kalmıyor. Genelde de çevremde hep saygı duyduğum insanlar var.
    Dolayısı ile çok büyük bir sorun yaşamıyorum ama yaşamda her şey olmuyor. Yani zaman zaman çok farklı durumlarda kalıyorsunuz. O da hayatın bir gerçeği. Onları da temkinli karşılarım. Hemen feveran etmem, hemen tepki vermem. Yapı olarak sinirlendiğimi o anda hemen belli etmem. Beklerim, sabrederim. Sabır bende çoktur. Belki en büyük özelliğim. Çevremden insanların sözü çok sabırlı birisin derler. Ama sabır da bana göre bir hayat tecrübesi. Çok erken tepki vermek bazen doğru olmuyor. Biraz daha beklemek, sabretmek de fayda var. Daha iyi görebiliyorsunuz, daha iyi anlayabiliyorsunuz.
    YARIN: 6 YILLIK İCRAATLARI


    YORUMLAR

    • 0 Yorum