• Reklam

12 EYLÜL'E DOĞRU - Yeni liderler

Dizimizin bu bölümünde partilerde yaşanan genel başkan değişimlerini konu ettik. Demirel, Ecevit ve Erbakan...

12 EYLÜL'E DOĞRU - Yeni liderler
09 Eylül 2019 - 01:19 - Güncelleme: 10 Eylül 2019 - 14:23

BÜLENT RUSCUKLU YAZDI

2. BÖLÜM

 

12 Mart 1971 öncesi yaşananlar gerçek demokrasilerde pek görülmezdi.

Adalet Partisi Genel Başkanı Orgeneral Ragıp Gümüşpala öldü.

28 Kasım 1964 tarihinde de AP yeni genel başkanını seçmek için kongreye gitti.

Saadettin Bilgiç’in genel başkan olması beklenirken, hiç tanınmamış bir rakip çıktı.

Demokrat Parti döneminin Devlet Su İşleri Müdürü AP Genel Başkanlığı’na aday olmuştu.

27 Mayıs ihtilalinden sonra, Türkiye’deki barajların yapımını üstlenen ABD’li Morisson firmasının Türkiye’deki temsilcisi Süleyman Demirel…

Süleyman Demirel’in, ABD Başkanı Lyndon B. Johnson ile el sıkışırken çekilmiş resmi gazetelerde yer almıştı.

Kongreden, Süleyman Demirel Adalet Partisi Genel Başkanı çıktı.

Demirel 28 Kasım 1964 günü genel başkan olarak siyasete başlarken, yakın bir gelecekte, en büyük siyasi rakibi olacak kişi ise bakandı.

Bülent Ecevit, 1957’de milletvekili olmuş ve 1961’den beri de İnönü hükümetinin Çalışma Bakanı idi.

Süleyman Demirel, Genel Başkan olmanın verdiği avantajla arayı çabuk kapadı.

1965-1969 dönemi iktidar için rahat bir dönem olmuştu.

Aslında ülke içinde öyle...

Uzun süren hastalığı nedeniyle Cemal Gürsel'in de Cumhurbaşkanlığı görevi 28 Mart 1966’da TBMM tarafından sona erdirilmişti.

Yeni Cumhurbaşkanı seçimi sorun olmadı.

1966 yılında Genelkurmay Başkanlığı görevi dolduktan sonra, Cumhurbaşkanı tarafından kontenjan senatörlüğüne atanan Cevdet Sunay, TBBM tarafından Cumhurbaşkanı seçilmişti.

cevdet-sunay-365637.jpg

Muhtıra

 

10 Mart 1971 günü Genelkurmay Başkanlığı’nda toplantı yapılmış ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç uzun bir konuşma yapmıştı.

İçinde bulunduğumuz şartları biliyor ve yaşıyorsunuz...

İç savaştan endişe duyuyoruz...

En büyük korkumuz, silahlı Kuvvetlerin de bölünme tehlikesi yaşayabileceği…”

İki gün sonra radyoda öğlen haberlerinde, Cumhurbaşkanı, Meclis ve Senato Başkanları ve hükümete Silahlı Kuvvetler tarafından verilen Muhtıra okunmuştu.

12 Mart günü muhtıranın haber bülteninde okunmasından sonra hükümet çekilmiş, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay CHP’li Nihat Erim’e yeni hükümeti kurma görevi vermişti. Nihat Erim, partisinden istifa ederek başbakanlığı üstlendi.

baska-1526207698.jpg

Türkiye 1960 ihtilalinden 10 yıl sonra yeni bir döneme giriyordu.

Bülent Ecevit ise böyle bir hükümete bakan verilmesini savunan İnönü’ye tepki olarak, parti Genel Sekreterliği'nden istifa etmişti.

1972 CHP kongresinde Ecevit, İnönü’ye karşı aday olmadı. Buna karşılık, parti organları için yapılacak seçimde çıkardığı liste ile İnönü’nün desteklediği Kemal Satır’ın karşısına çıktı.

Ecevit kanadı kazandı.

İnönü bunun üzerine Genel Başkanlıktan istifa etti.

14 Mayıs 1972’de olağanüstü toplanan CHP kongresi, Bülent Ecevit’i parti Genel Başkanlığına getirdi.

Bülent Ecevit, hükümetten çekilme kararı aldı.

 

1973 seçimlerinden sonra sağ-sol ideolojilerin kavgaları sürerken, pusuda bekleyen başka bir görüş de artık ortalıkta salınmakta mahzur olmadığını düşünerek, suyun üstüne çıkmıştı.

Nakşibendi tarikatından olan Necmettin Erbakan, 26 Ocak 1970’de İslami kimlikli olan Milli Nizam Partisi’ni kurdu.

Parti şeriat düzenini savunduğu gerekçesiyle 1971 yılında kapatıldı.

Fakat Necmettin Erbakan azimli bir insandı.

11 Ekim 1972’de bu defa Milli Selamet Parti’sini kurdu.

İslami ideoloji olan felsefesini elbette aynen koruyordu. Parti siyasi felsefesine ‘Milli Görüş’ ismini verdi.

14 Ekim seçimlerinde, ‘Ortanın Solu’ hareketi birinci parti oldu ama hemen iktidar olamadı.

Önce CHP denedi hükümet kurmayı. Başaramayınca sıra Demirel’e geldi.

Onun denemesi de başarısızdı.

Tekrar CHP, Ecevit…

Ecevit’in ve Ortanın Solunun iktidar hırsı ağır bastı. Atatürk’ün partisi CHP laiklik karşıtı, İslamcı parti MSP ile koalisyona girdi.

Devletin, rejimin temel ögelerini özümseyenle rejime karşı olan iki parti…

26 Ocak 1974’te hükümet kurulmuştu.

Bülent Ecevit Başbakan…

Necmettin Erbakan Başbakan Yardımcısı…

Taban tabana zıt iki adam ve iki parti...

Ecevit’in bu koalisyonla laik düzenin temellerine, ileriki yıllarda sarsacak bir dinamit koyduğunun muhtemelen farkında değildi.

O kadar hayal âlemindeydi ki…

Dincilerle laikliğin bağdaştırılabileceğine inanıyordu.

 

Eski EOKA tedhişçilerinden ve cinayetleri ile tanınan Nikos Sampson, Makarios’u devirerek Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan etti. Emelleri, Adanın fiilen Yunanistan’a ilhakıydı.

Türk ordusu Kıbrıs’a çıkarma yapmak zorunda kaldı. Kıbrıs Türk ve Rum kesimi olarak ikiye bölünmüştü.

İki ay sonra 19 Eylül 1974’te hükümet bozuldu.

31 Mart 1975’de AP Genel Başkanı Demirel, yeni hükümeti kurdu.

CHP dışındaki partilerle… Milli Selamet Partisi koalisyondaydı.

Daha sonraki koalisyonlarda da kilit parti durumunda olacaktı.

 

31 Mart 1975’te Demirel başkanlığında Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurduğu hükümet ‘Milliyetçi Cephe’ diye anılacaktı.

Siyasi yozlaşma ile birlikte, cepheleşme dönemi de başlayacaktı.

Demirel hükümeti 5 Haziran 1977 seçimlerine kadar sürdü.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin, Milliyetçi Cephe koalisyonunda yer almasıyla birlikte ülkücüler ilk kez devlet kadrolarında yer edinmeye başlamışlardı.

Aşırı milliyetçi faaliyetler kısa süre sonra önemli boyutlara ulaşmıştı.

5 Haziran 1977’de seçimler yapılmış ancak Meclis Başkanı beş ay sonra seçilebilmişti.

Hükümetin kurulmasından altı ay geçmeden Meclis’te ilk defa transferler gerçekleşti.

Partiler arası…

On bir milletvekili iktidardaki partilerinden istifa edip, muhalefete -CHP’ye- katıldılar.

Azınlığa düşen hükümet gensoru ile düşürüldü. İlk defa oluyordu.

Ecevit yeni hükümeti kurdu. Transfer edilen milletvekilleri ile…

1977 yılı, ertelenmiş olan ekonomik bunalımın da patladığı yıl olmuştu. Ülkede karşılaşılmış en boyutlu ekonomik kriz ve pahalılık da o yıl yaşanacaktı.

Üniversitelerdeki sağ, sol çatışmaları, öğrenim özgürlüğüne de darbe vurmuş, anarşi yer yer lise ve ortaokullarda bile gözlenmişti.

Devlet Kurumları arasında da güvensizlik vardı ki, bu siyasi yozlaşmadan da vahim bir durumdu.

1978 yılı da umut kırıcı olarak başladı.

(DEVAM EDECEK)

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum