12 Eylül'e Doğru (3) - Uğursuz Yıl: 1978

    Yamalı bohça gibi de olsa hükümet kurulmuş ve Şubat ayı sonunda 1978 Mali Yılı Bütçesi kabul edilmişti. Ancak ülkenin kâbus dolu bir yıl yaşaması adeta kaderiydi.

    12 Eylül'e Doğru (3) - Uğursuz Yıl: 1978
    10 Eylül 2019 - 01:40 - Güncelleme: 10 Eylül 2019 - 14:24

    BÜLENT RUSCUKLU YAZDI

    3. BÖLÜM

     

    Politikacıların siyasi gerginliği azaltması gibi düşünceleri kesinlikle yoktu.

    Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın süresi Mart 1978’de dolunca yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Kenan Evren getirilecekti.

    Emniyet Örgütünde Sorun

    Kamplaşma polis teşkilatını da etkisi altına almıştı.

    Polis teşkilatında iki ayrı dernek vardı. Sol görüşte olanlar POL-DER, sağa mensup olanlar ise POL-BİR isimli derneğe üye olmuşlardı. Polis de politize olmuş ve ayrı kamplara bölünmüştü.

    Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında da polisin içinde bulunduğu durum dile getiriliyor ancak gerekli tedbirler alınamıyordu.

    Tırmanan Gerginlik

    Güneydoğu’da her şehirde sokaklarda propaganda yazıları, aşırı sol ve Kürtçülüğe ait yazıları görmek mümkündü. Bir türlü sildirilemiyor. Savcılar savsaklıyor. Yeterli polis yok. Olanlar da iki ayrı derneğe üye, neredeyse birbirini vuracak duruma gelmişlerdi.

    Hükümet güçlü olmadığı için kurumlar üzerinde yeterli otorite kuramıyor. Meclis’ten güvenlikle ilgili kanunları çıkarmıyor ya da çıkaramıyordu.

    1978 yılının 7. ayı sonunda anarşik olaylardan hayatını kaybedenlerin sayısı 321’e ulaşmıştı. Yaralı sayısı ise 4000’i geçiyordu.

    Ağustos ayında ise ölenlerin sayısı 60 kişi olmuştu. Yaralı sayısı da 630.

    12eylul1.jpgSivas Olayı

    Sivas’ta 3 Eylül 1978 günü öğleden önce, başlayan olaylar, 7 Eylül'e kadar sürmüş ve yaşanan olayların sonunda 9 kişi ölmüş, 100'ün üstünde insan yaralanmıştı. Ayrıca yüzlerce işyeri ve ev yakılmış, tahrip edilmişti.

    Eylül ayında anarşiden 93 kişi ölmüş, 600 üzerinde de yaralı vardı.

     

    Anlara-Bahçelievler Katliamı

    9 Ekim 1978

    "Akşam saatlerinde Bahçelievler 15. sokak 56/2 nolu dairenin zili çalındı. Kapıyı açan genç üniversite öğrencisiydi. İçeride farklı üniversitelerdeki dört arkadaşı ile birlikte sohbet ediyorlardı.

    Eve giren diğer dört gencin ise ellerinde silah vardı ve içeridekilerin hiç tanımadıkları kişilerdi. Beşinin de ellerini bağlayıp evin içinde arama yaptılar.

    Silah aramışlar fakat bulamamışlardı.

    "Hem TİP’lisiniz (Türkiye İşçi Partisi) hem de silahınız yok!” diye söylendi arama yapanlardan biri.

    Elleri arkadan bağlı olarak, yerde yüzükoyun yatan kapıyı açmış olan genç, “TİP’linin neden silahı olsun ki?” demek istemiş fakat sesi çıkmamıştı.

    Korkudan sesi kısılmıştı.

    Silahlılar kısa bir süre kendi aralarında konuştuktan sonra biri evden çıktı. Bir süre sonra elinde eter şişesiyle dönmüştü.

    Yerde bağlı olan beş genci eterle bayıltmaya çalışırlarken kapı çalındı.

    Evdekilere iki misafir gelmişti.

    Kader ne yazık ki onlar için de iyi yazılmamıştı.

    Gelenlerin de elleri bağlandı. Arabaya bindirilerek İstanbul-Eskişehir yönüne yöneldiler. Ertesi günü iki üniversiteli TİP üyesi genç tarlanın içinde ölü olarak bulundular.

    Kafalarına üçer kurşun sıkılmıştı.

    İki genci öldürenler bir saat geçmeden tekrar Bahçelievler’deki eve döndüler. Oradaki işleri henüz bitmemişti.

    Eterle bayıltılmış beş kişinin de öldürülmesi gerekiyordu.

    Silah sesi duyulacağı için boğarak öldürmeye karar verdiler.

    Önce Osman Nuri Uzunlar’ı havlu ile boğmaya çalıştılar. Fakat bu yöntem hem uzun sürmüş hem de zor olmuştu.

    Diğer dört genci silahla öldürdüler.

    Efraim Ezgin, Latif Can ve Hürcan Gürses çeşitli yerlerine isabet eden mermilerle orada can verdiler.

    Serdar Alten ise Hacettepe Hastanesi’nde, polise bazı bilgiler verdikten sonra ölmüştü.

    Tesadüf sonucu, olay hakkında başka bilgi verenler de oldu.

    Ve…

    Bahçelievler katliamını yapanlar yargı önüne çıkarıldılar.

    Bahçelievler Katliamı nedeniyle yapılan mahkeme sonunda Ülkücü gençler; Ahmet Ercüment Gedik ölüm cezasına…

    Ömer Özcan ve Duran Demirkıran 28 yıl hapse…

    Haluk Kırcı; 24 Mart 1978’de Ankara savcısı Doğan Öz’ün öldürülmesi ve 7 TİP’linin öldürülmesi eylemlerine iştirakten idama mahkûm oldu. Çıkarılan infaz yasasından yararlandı. Yanlışlıkla tahliye oldu. Evlendiğinde nikâh şahitliğini Mehmet Ağar yaptı. Tekrar yakalandı ve hapsedildi.

    Abdullah Çatlı; 7 TİP’linin öldürülmesi eyleminin planlayıcısı olduğu gerekçesiyle 1982 yılında hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.

    Olayın diğer failleri; Ünal Osmanağaoğlu, Mahmut Korkmaz, Kürşat Poyraz o dönemde yakalanamamışlardı.

    Susurluk kazasından sonra dava yeniden açılmıştı.

    Ekim ayı sonunda anarşik olaylardan ölenlerin sayısı 83 kişiydi. Yaralı ise 560…

    Başbakan Ecevit’in o tarihlerde yaptığı açıklama halkla alay eder gibiydi.

    "Kanlı olayların sonuna geldik.”

    MSP Genel Başkanın Erbakan’ın beyanatı ise daha kafa karıştırıcıydı.

    "Anarşi Adalet Partisi zamanında başladı.”

    Kasım ayında da anarşiden 69 kişi ölmüş, 517 kişi de yaralanmıştı. 

     

    Kahramanmaraş, 19 - 26 Aralık 1978

    1978 yılının son ayında Kahramanmaraş’ta ise kitlesel terörün en acı örneklerinden biri yaşanacak, yıllardır bir arada yaşayan insanlar birbirine düşürülecek, mezhep ayrılıkları kışkırtılacaktı.

    19 – 26 Aralık tarihleri arasında Kahramanmaraş’ta yaşanan ve güçlükle önlenebilen olaylar sırasında 109 kişi hayatını kaybetmiş, 176 kişi ağır yaralanmış, 500 civarında ev ve işyeri de yakılıp yıkılmıştı.

    Anlatılanlar çok korkunçtu:

    "Kadınların memeleri kesildi.”

    "Altı aylık çocuğumuza kurşun sıkıldı.”

    "20 yaşındaki bir babayı oğluyla birlikte öldürdüler.”

    "İnsanların gözlerine şiş soktular.”

    "Saldırganlar, sağlık ocağında görevli iki yaralıyı zorla dışarı çıkararak kurşuna dizdiler.”

    "Hastaneye getirilen yaralılara silahla ateş edilmiş, yaralıları taşıyan ambulans şoförü de silahla öldürülmüştür.”

    Olaylar sürerken 26 Aralık 1978 günü sabaha karşın toplanan Bakanlar Kurulu, saat 07.00’den itibaren 13 ilde iki ay süreyle sıkıyönetim ilan etmişti.

     

    PKK’nın Doğuşu

    1970 yılında Devrimci Doğu Kültür Ocakları İstanbul Şubesi üyesi olarak faaliyete başlayan, Marksist-Leninist görüşlü Abdullah Öcalan, 1972 yılında Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmesini protesto eden bildirileri dağıtırken tutuklanmış ve 7 ay hapis yatmıştı.

    Hapisten çıktıktan sonra, Mart 1973 yılında bir grup üniversiteli arkadaşıyla birlikte Ankara Çubuk’ta bir araya gelerek, ‘ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ile bu hakkın Türkiye içinde nasıl kazanılacağını tartışmışlar ve ‘gizli örgüt’ kurulması gerektiği üzerinde durmuşlardı. Hareket ‘Apocular’ olarak anılacaktı.

    Başka Kürt örgütler de vardı.

    KAWA, Rızgari, KUK, Özgürlük Yolu, Tekoşin gibi.

    Hedefleri; Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda Kürdistan devletini kurmak…

    1979 yılı ortalarında PKK hareketini yurtdışına taşıma kararı alacak ve komşumuz Suriye her bakımdan onlara kucak açacaktı.

    Türkiye’de ise 1978 yılında ölü sayısı 918’e ulaşmışken, bir yıldır Meclis’e bir yasa tasarısı bile verilip yasalaştırılamamıştı.

    (DEVAM EDECEK)

     

    YORUMLAR

    • 0 Yorum